top of page

BİRAZ GÜVEN BİRAZ CESARET

  • nilimsi
  • 19 Eyl 2020
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Oca 2021

Git diyordum. Avazım çıktığı kadar giiiiittt diye bağırıyordum. Sevmeyeceksen git, yanımda olmayacaksan git, değer vermeyeceksen git. Ben çırpındıkça o daha da kopuyor daha da uzaklaşıyordu. O uzaklaştıkça ben daha çok çırpınıyor ve çırpındıkça daha çok saplanıyordum bataklığa. Bi çare yıllar yılları kovaladı ve her geçen gün akan göz yaşlarım kalbimi deliyordu sanki. Bir gün derin derin düşünürken şu soru geldi aklıma ‘’ sen neden gitmiyorsun?’’ ‘’ neden tek eylemin git diye bağırmak oluyor?’’ Ardından cevaplar geldi sırayla. Ben aslında git demiyordum ki. Ağzım git diye bağırırken kalbim nolur gitme diyordu. Lütfen bana dön ve beni gör diyordu. Ama ne dönüyordu ne de görüyordu. Artık bu kaosa dayanacak gücüm kalmamıştı. iki seçenek vardı ya gidecektim ya da kalıp her geçen gün bataklığın içinde yok olacaktım. Neden gitme cesareti gösteremediğime gelince de cevap apaçık ortadaydı. O giderse başıma gelebilecek her sıkıntıda hali hazırda bir suçlu olacaktı sorumluluğu yükleye bileceğim. Ben gidersem bu sorumluluğu kendim almak zorundaydım. Bu cevaptan sonra gücümü toplayıp hayatımın sorumluluğumu da alarak gittim.

Gittim ve şunu gördüm ki insan kendi sorumluluğunu aldığında başlıyor yaşamaya. O sorumluluğu alamıyorsan sürekli başkalarının aldığı kararları yaşıyorsun ve sürekli halinden şikayet eden ama bir türlü içinde bulunduğu durumu değiştirme cesareti gösteremeyen biri olarak çürüyorsun.

Bazı insanlar ceza gibi görünen armağanlar bizim için. Hayatın gözümün içine içine sokmak istediği şey ne acaba demeli. Bazen bir yerde öylesine karşılaştığımız bir insandan duyduğumuz bir kelime sorgulatıyor tüm hayatımızı, bazen dibimizde yaşanan bir olay... neticede hepsi hayatımızdan gelip geçen elçiler.

Zihin, beden, ruh üçlemesi gelişime o kadar açık ki hangi yönde besleyeceğimize karar vermek kendi tercihimiz. Birilerine bağımlı yaşamak da özgürleşip kendi hayatımızın sorumluluğunu almak da bizim tercihimiz. Bağımlı yaşamayı seçiyorsak şikayet etmekten vazgeçmeli. Özgürleşmek ise sorumluluk almayı gerektiriyor ama kendi sorumluluğumuzu. Önce kendine güvenmeli insan ve kimseden bir şey beklemeden yaşadığımızda açılıyor kapılar.

Kendimizi güvende zannettiğimiz alana biraz geriden bakınca anlıyoruz ne kadar da korunaksız yaşadığımızı. Sahi nedir güvence? Sigortalı, maaşlı bir iş mi? Devlet kapısı mı? Emekli maaşı mı? Ev mi? Araba mı? Dolgun banka hesabı mı? Bütün bunlar kim için? Ve bu oluşumları sağlayacak olan kim? Güvenli alan aramakla geçiyor ömürler çaresiz. Oysa güvence tam da biziz yani kendimiz. Gereken ise biraz güven, biraz cesaret...

 
 
 

Comments


Yazı: Blog2_Post

Abonelik Formu

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

©2020, NİL ASLAN tarafından Wix.com ile kurulmuştur.

bottom of page